Heyecan Kalp Krizine Neden Olur mu? Tarihsel Bir Bakışla İnsan Kalbinin Kırılma Noktaları Bir tarihçi olarak her zaman şu soruyu merak etmişimdir: insan kalbi yalnızca biyolojik bir organ mıdır, yoksa çağların tanığı, duyguların taşıyıcısı bir bellek midir? Antik çağlardan bugüne, insanın heyecanla imtihanı hem bireysel hem toplumsal bir hikâye olmuştur. Heyecanın kalbi hızlandırdığı, nefesi daralttığı, bedeni ateşlediği bilinir. Ancak tarih boyunca insanlar bu fizyolojik gerçeği yalnızca bir sağlık meselesi değil, kaderin bir işareti, hatta ruhun sınavı olarak görmüşlerdir. Antik Dönemlerde Kalp ve Heyecan İlişkisi Antik Yunan’da kalp, düşüncenin değil, duyguların merkezi kabul edilirdi. Aristoteles, kalbi insan yaşamının özü sayarken, heyecanın…
Yorum BırakAnlık İlham Durağı Yazılar
Hentbol Kaç Yaşında Başlanır? Edebiyatla Dönüştürülen Bir Yolculuk Kelimenin Gücü ve Anlatının Dönüştürücü Etkisi Bir edebiyatçı olarak, her kelimenin bir anlam taşıdığı, her anlatının bir yolculuk sunduğu bilincindeyim. Kitapların sayfalarında kaybolmak, karakterlerin iç dünyalarına yolculuk yapmak, bazen gerçek hayatın sıradan sınırlarından kaçmak gibidir. Ancak her yolculuk bir başlangıçla başlar. Bir çocuğun ellerindeki top, belki de yazdığı ilk öykü gibidir; küçük bir düşüncenin, bir arzunun somut hale gelmesidir. Peki, bir çocuğun hentbola başlama yaşı nedir? Bir insanın bedensel ve ruhsal yolculuğu, her yaştan farklı bir hikayeye dönüşür. Hentbol, tıpkı bir romanın açılışı gibi, insanın kendisini keşfetme sürecinin bir parçası olabilir. Bu…
Yorum BırakOsmanlı’da Kanun Taslağını Kim Hazırlar? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Derinlemesine Bir Yolculuk Tarihe bakarken bazen en önemli sorular en basit olanlardır. “Osmanlı’da kanun taslağını kim hazırlar?” sorusu da bunlardan biri. Çünkü bu soru sadece geçmişteki bir prosedürü değil, aynı zamanda bir imparatorluğun nasıl işlediğini, toplumsal düzenin nasıl şekillendiğini ve farklı kültürlerin hukuk anlayışlarının nasıl geliştiğini de anlatır. Gelin bu meseleyi birlikte masaya yatıralım: Hem Osmanlı’nın yerel dinamiklerini hem de dünya tarihindeki benzer uygulamaları karşılaştırarak bugüne ışık tutalım. Osmanlı’da Kanun Hazırlama Süreci: Devletin Kalbinde Bir Sanat Osmanlı Devleti’nde kanun yapım süreci, bugünkü modern devlet anlayışından oldukça farklı ama bir o kadar…
Yorum BırakGüç, Dil ve Toplum: “Güpür mü Gipür mü?” Sorusunun Siyaseti Bir siyaset bilimci için en küçük dilsel ayrıntı bile bir iktidar göstergesi olabilir. “Güpür mü gipür mü?” gibi sıradan görünen bir dil tercihi bile, aslında toplumun güç ilişkilerini, ideolojik yönelimlerini ve kültürel çatışmalarını açığa çıkarabilir. Çünkü dil, sadece iletişim aracı değil; aynı zamanda bir iktidar alanıdır. Bu yazı, bir kelimenin yazımındaki farklılığın bile, toplumsal düzenin ve siyasal düşüncenin mikro yansıması olabileceğini gösterecek bir bakış denemesi. Dil ve İktidar: Küçük Farkların Büyük Anlamları Bir kelimenin nasıl yazıldığı, kimin dilini “doğru” kabul ettiğimizin bir sonucudur. “Güpür” Türk Dil Kurumu’na göre doğrudur; ancak…
Yorum BırakKırım Kongo Kesin Öldürür mü? Panik Butonuna Basmadan Önce Bir Kahve İçin Kırım Kongo Kanamalı Ateşi… İsmi bile kulağa sanki aksiyon dolu bir Hollywood filmi gibi geliyor değil mi? “Kırım Kongo: Son Enfeksiyon” adlı bir film çekilse, emin olun izlenme rekorları kırar. Ancak konu sinema değil, sağlık. Ve bu hastalık hakkındaki en yaygın sorulardan biri de şu: “Kesin öldürür mü?” Cevabı basit: Hayır, kesin öldürmez. Ama gelin bunu sadece tıbbi bir gerçek olarak değil, biraz mizah, biraz empati ve bolca gerçeklikle konuşalım. — Önce Bir Sakinleşelim: Kırım Kongo Nedir? Kene Bulaştırır, Panik Değil! Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), temelde kene…
Yorum BırakÖğrenmenin Işıltılı Yolu: “Gümüş Selvi” Üzerine Pedagojik Bir Bakış Bir eğitimci olarak her zaman inanırım ki, öğrenme yalnızca bilgi edinme süreci değildir; aynı zamanda insanın kendini yeniden inşa etme yolculuğudur. Tıpkı bir ağacın toprağa kök salıp gökyüzüne uzanması gibi, birey de öğrenme sürecinde hem derinleşir hem de yükselir. Bu bakış açısıyla “Gümüş Selvi” ifadesi, yalnızca bir isim veya sembol değil, aynı zamanda bir öğrenme metaforu olarak okunabilir. Peki, Gümüş Selvi ne demek? Bu kavramı yalnızca dilsel açıdan değil, pedagojik ve psikolojik bağlamda anlamlandırmak, öğrenmenin dönüştürücü gücünü kavramamıza yardımcı olur. Gümüş ve Selvi: İki Sembolün Eğitsel Buluşması Gümüş, tarih boyunca saflığın,…
Yorum BırakFonksiyonel Kalite Yönü: Ekonomik Bir Perspektif Giriş: Kaynakların Sınırlılığı ve Seçimlerin Sonuçları Ekonomi, insanların sınırlı kaynaklar ile sınırsız ihtiyaçlar arasında denge kurmaya çalıştığı bir alandır. Bu dengeyi sağlamak, ekonomik aktörlerin stratejik seçimlerini ve tercihlerinin sonuçlarını doğrudan etkiler. Hizmet ve ürün kalitesi, bu stratejik seçimlerin merkezinde yer alırken, bir işletmenin veya hizmet sağlayıcısının kararları, kaynakları en verimli şekilde nasıl kullanacağına dair kritik kararlar almayı gerektirir. Bu noktada, “fonksiyonel kalite” kavramı, hizmet veya ürünün teknik ve pratik işlevselliğini tanımlayan önemli bir kriter olarak karşımıza çıkar. Fonksiyonel kalite, ürün veya hizmetin kullanıcı ihtiyaçlarına ne kadar iyi cevap verdiğini, kullanıcı deneyimi ve verimlilikle nasıl…
Yorum BırakKAP Haberleri Ne Demek? Borsanın Dedikodu Köşesi mi, Yatırımcının Can Simidi mi? Haydi dürüst olalım… “KAP haberleri” deyince ilk akla gelen şey kulağa biraz gizemli geliyor, değil mi? Sanki finans dünyasının sırlarını ifşa eden gizli bir dosyaymış gibi. Hani mahallede “komşu taşınıyormuş” dedikodusu yayılır da herkes detayları öğrenmek için kulaktan kulağa dolaşır ya, işte KAP haberleri de tam olarak borsanın o dedikodu hattı gibi… Ama bu dedikodular öyle boş laf değil, yatırımcının kaderini değiştirecek kadar önemli bilgiler içeriyor. Şimdi koltuğuna yaslan, kahveni yudumla ve bu ciddi görünümlü konuyu birlikte eğlenceli bir tura çıkaralım. Çünkü KAP haberleri yalnızca finans dünyasının dili…
Yorum BırakAltın Çilek Yeniyor mu? — Edebiyatın Sofrasında Bir Meyvenin Anlamı Bir edebiyatçı için her kelime, bir meyve gibidir: kabuğu anlamla kaplı, içi duyguyla dolu. Altın çilek de böyledir. Adında hem doğanın somut güzelliği hem de insanın soyut arzusu vardır. “Altın” — zenginliği, ışığı ve kıymeti çağrıştırır; “çilek” ise kırılganlığı, tatlılığı ve arzuyu. Peki, altın çilek yeniyor mu? Bu soru ilk bakışta basit bir biyolojik merak gibi görünür, oysa kelimelerle düşünen biri için çok daha derin bir metafordur. Çünkü edebiyat, her zaman yediğimiz, tattığımız ve unuttuğumuz şeylerin hikâyesidir. Altın Çilek: Edebiyatın Sofrasında Bir Sembol Edebiyat tarihinde meyveler daima insanın arzularının, günahlarının…
Yorum BırakBazen hayat, bizi hızlı kararların orta yerine bırakır: ‘Doğru’ olanı mı yapacağım, yoksa ‘işe yarayanı’ mı? İşte burada Kant’ın “ödev” dediği kavram, bir pusula gibi cebimize düşer. Bugün birlikte, bu pusulanın nereden geldiğini, bugün neyi gösterdiğini ve yarın hangi ufukları aydınlatabileceğini konuşacağız—samimi, meraklı ve birbirimize yakın bir sohbet tadında. Kant’a Göre “Ödev”in Kalbi: İyi İrade ve Ahlak Yasası Kant için ahlakın merkezi “iyi irade”dir; yani koşullara, sonuçlara veya kişisel çıkarlara bağımlı olmayan, sadece doğru olduğu için doğruyu isteyen bir irade. “Ödev” ise bu iyi iradenin pratik hayattaki ritmidir: Ahlak yasasına saygıdan dolayı eylemde bulunmak. Başka bir deyişle, “doğru olduğu için…
Yorum Bırak